Gecekonduda yaşayan aile.
Muhterem’in oyuncak traktörü, tahta kılıcı, süpürgesi, mavi bisikleti.
Mahalledeki kavaklar.
Annesini ve yanındaki adamı, babası öldürürken, Muhterem görür. Babası her ikisini bir direğe bağlar, ellerini keser. Bu arada başka biri de, babasını öldürür. Muhterem bir demirci ustasının yanına çırak girer. İşi iyi öğrenir, orak, kazma, tırpan, zincir yapar, metal eşyaları parlatır. Ama ustasının ona sürekli "senin yerinde olsaydım kendimi öldürürdüm" demesiyle oradan ayrılır. Bir çaycının yanına geldiği gün yağmurludur, boynunda kendi adı ve anne baba adı yazılı bir kağıdın olduğu torba vardır.
Balıkçı teknesinde kalafat yapar. Ağ onarır, çaycıda çalışır, balık sayar yerleştirir, hamallık yapar, tekne boyar. Yüzü hep gülmektedir. Teknede uyur. Bir kadının onagetirdiği elma kokulu çarşaflarda. Kendine bir tekne edinip balıkçılık yapmaktır isteği. Başarır.
A family living in a slum house.
A toy tractor, a wooden sword, a broom, and a blue bicycle.
Poplars in the neighborhood.
Muhterem sees his father killing his mother and a man next to her, ties them both to a pole, and cuts off their hands. Meanwhile, someone else kills his father. Muhterem joins a blacksmith as his apprentice. He learns the job well, makes sickles, pickaxes, scythes, chains, and polishes metal items. But he leaves after his mentor, the blacksmith, keeps telling him that if he was him, he would have killed himself. On a rainy day, with a bag around his neck, inside a piece of paper on which his parents' names written, he approaches a tea shop.
He caulks his fishing boat. He mends nets, works in the tea shop, counts and places fish, works as a porter, and paints boats. His face is always smiling. On the apple-scented sheets a woman brought him, he sleeps on his boat. His wish is to get himself a boat and start fishing. He made his own dream come true.